Muzeler
MÜZELER
RESİM VE HEYKEL MÜZESİ
Her gün binlerce İstanbullunun önünden geçtiği , kimileri tarafından belki de farkedilmeyen bu yapı , Türkiye'nin ilk güzel sanatlar müzesidir.Bizzat Atatürk'ün isteği doğrultusunda kurulmuş olması da cabası. Resim ve heykel müzesi , 1937 yılının Eylül ayında bugünkü adı Mimar Sinan Üniversitesi olan İstanbul Güzel Sanatlar Akademisine bağlı olarak Dolmabahçe Sarayı'nın Veliaht Dairesi'nde faaliyet göstermeye başladı.Müze kimliği kazanabilmesi için gerekli olan sanat eserleri Dolmabahçe Sarayı'ndan , bakanlıklardan ve çeşitli resmi kuruluşlara ait olanlar arasından derlendi. Kuruluşunun bir yıl öncesinde Güzel sanatlar Akademisi'nde düzenlenen "Resim Ve Heykel Sergisi"ne katılan yapıtlarında dâhil edilmesiyle müzenin koleksiyonu zenginleşti. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle 1939- 1951 yıllarında kapalı kalan müzedeki yapıtlar , Anadolu'nun çeşitli yerlerinde sergilendi . Müze koleksiyonun'da Pierre Bonnard , Poblo Picasso , Andre Derain , Raoul Dufy , Maurice Utrillo , Henri Matisse gibi yabancılarında resim ve özgün baskıları bulunuyor...
ANADOLU HİSARI MÜZESİ
Boğaz’ın Anadolu yakasında, Göksu Deresi’nin denize döküldüğü yerde, adını hisardan alan semtte bulunmaktadır. Bu hisar, Osmanlılar tarafından Boğaz’da yapılan ve geçişleri kontrol altına almayı hedefleyen ilk hisardır. İstanbul’u fethetmek isteyen ve kuşatan Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından, Karadeniz’den Bizans’a gelecek yardımlara engel olmak için 1394’te yaptırılmıştır. 1452 yılında ise Rumeli Hisarı’nın yapımı esnasında, Fatih Sultan Mehmet tarafından yeni bazı bölümler eklenerek güçlendirilmiştir. Fetihten sonra önemini kaybeden hisar, bir dönem hapishane olarak kullanılmıştır. 17-18. yüzyıllarda Boğaz’a saldıran Kazakların durdurulmasında bu hisar rol oynamış ama bir müddet sonra tamamen unutulmuştur. Etrafına yalılar yapılmış ve hatta iki duvarı açılarak avlusundan günümüzde de kullanılmakta olan bir yol geçirilmiştir. Cumhuriyet döneminde müzeye dönüştürülen hisar, hala restore edilmeyi beklemektedir.
ARKEOLOJİ MÜZESİ
İstanbul’da, Gülhane Parkı ile Topkapı Sarayı arasında konumlanmıştır. Dünyanın en büyük müzelerinden birisidir. İlk defa 1846 yılında Aya İrini Kilisesi’nde Mecma-i Esliha-i Atika ile Mecma-i Asar-ı Atika adları ile kurulmuştur. 1869 yılında “Müze-i Hümayun” adını almıştır. Müzenin eşyası 1873-1891 yılları arasında Çinili Köşkte saklanmıştır. Müze, 1891 yılında yapılan klasik üsluptaki bugünkü binada Osman Hamdi Bey tarafından “Asari Atika Müzesi” adı altında tekrar kurulmuştur.
Salonlarda çeşitli Yunan, Roma ve Bizans uygarlıklarına ait lahit, mezar taşı, kitabe, büst, heykel, kabartma, sütun başları ve mozaik gibi arkeolojik eserler sergilenmektedir. Müzenin tarih, arkeoloji, nümizmatik ve güzel sanatlara ilişkin kitaplardan oluşan zengin kütüphanesi ile kimya laboratuvarı, heykel onarım atölyesi ve fotoğrafhanesi vardır.
AŞİYAN MÜZESİ
Ünlü şair Tevfik Fikret’in 1906’da yaptırdığı ve ve yaşamının son dokuz yılını geçirdiği ev 1945’de müze haline getirilmiştir. Müzede Tevfik Fikret’in yanı sıra Şair Nigar Hanım’ın, Edebiyat-ı Cedide şair ve yazarlarının da kişisel eşyaları, eserleri ve arşivleri sergilenmektedir.
ATATÜRK MÜZESİ
Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele çalışmaları sırasında kiracı olarak kaldığı ev, 1928 yılında İstanbul Belediyesi (Şehremaneti) tarafından satın alınmış ve 1942 yılında Atatürk İnkılabı Müzesi şeklinde düzenlenerek ziyarete açılmıştır. 1991 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bir kez daha restore edilerek hizmete sokulmuştur. Atatürk’ün kişisel eşyaları, kıyafetleri, üniformaları, askeri ve sivil yaşamına ait fotoğrafları, el yazısı ile yazdığı çeşitli belgeleri, madalyaları, hatıra eşyaları ile içlerinde İbrahim Çallı’nın da bulunduğu çeşitli sanatçılara ait yağlı boya tablolar müzenin kolleksiyonları içinde yeralmaktadır.
HAVACILIK MÜZESİ
İlk olarak 1971’de İzmir’de kurulan müze 1979 yılında kapanmış ve İstanbul’da bugünkü yerine taşınarak 1985’te yeniden ziyarete açılmıştır. Hem açık, hem de kapalı teşhir mekanlarına sahip olan müzede, ayrıca sinema, konferans salonu ve kafeterya da bulunmaktadır. Müzede jet motorlu ve pervaneli savaş uçakları, kargo uçakları, helikopterler, bazı havacılık silahları, resimler, amblemler, Türk havacılarından kalan madalya ve eşyalar sergilenmektedir.
BEYLERBEYİ SARAYI MÜZESİ
Boğaz’ın Anadolu yakasında, sarayla aynı ismi taşıyan semtte, kıyıda yer alır. Saray, bahçe içindeki sahil saray ve bağlı bulunduğu yapılardan oluşan bir komplekstir. Sultan Abdülaziz tarafından mimar Sarkis ve Agop Balyan kardeşlere yaptırılan sarayın inşası 1864’te tamamlanmış , fakat tefriş edilmesi uzun sürdüğünden ancak 1865 yılında Sultan Abdülaziz saraya gelebilmiştir.
Saray; kompleksin ana yapısı olan Beylerbeyi Sarayı, sarayın deniz tarafındaki duvarının her bir köşesinde yer alan biri haremlik, diğeri selamlık deniz köşkleri, arka bahçede yer alan Mermer Köşk, Sarı Köşk ve Hasahır’dan oluşur. Bunlardan deniz köşkleri ve Beylerbeyi Sarayı Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır. Diğer yapılar ise daha önce burada bulunan saraya aittir. Sarayın ana yapısı olan Beylerbeyi Sarayı, yüksek bir bodrum üzerine, kagir ve iki katlı bir binadır. Boğaz’a paralel olarak yerleştirilen sarayın uzunluğu 65 m.dir.Üç yönden basamaklarla çıkılan sarayda, 6 salon ve 24 oda bulunmaktadır. Özellikle üst kattaki Havuzlu Salon ve ismini sütunlarının renginden alan Mavi Salon, sarayın en görkemli mekanlarıdır. Ayrıca setler biçiminde düzenlenmiş bahçesi de sarayın bir başka özel yönüdür.
ŞEHİR MÜZESİ
Şehir müzesi 1939 yılında Beyazid Medresesinde “şehir ve inkılap vesikaları müze ve kütüphanesi”olarak ziyarete açılmıştır.
1929 yılında şehremaneti döneminde başlatılan müze karma çalışmaları,1930 yılıanda yürürlüğe giren 1580 sayılı belediye yasası ile müze kurmak görevlerinden sayıldığından ayrı bir önem kazanmıştır. Geleneksel ve tarihi bir çok eser ve belgeyi toplayarak kaçırılmaktan kurtaran İstanbul Belediyesi bu amaçla tarihi bazı yapıları da restore ettirerek müze haline getirmiştir, kuruluşu 10 yıl kadar süren müzenin koleksiyonu zamanla bağışla kapatılan tekke ve zaviyelerden gelen eşyalar,ve satın alınan eserlerden zenginleşmiş,bu nedenle müze,1988 yılına kadar burada “belediye müzesi” adıyla faaliyetini sürdürmüştür.
1988 yılında müzenin çağdaş bir sergileme ve teknik donanıma kavuşturulması amacıyla Osmanlı saray mimarisinin son örneklerinden olan Yıldız Sarayı kompleksi içinde yer alan “güzel sanatlar binası” İstanbul Büyükşehir belediyesi tarafından restore ettirilmiştir.yeniden düzenlenen 6 ekim 1988 tarihinde “şehir müzesi”adıyla bu kez yıldız sarayında ziyarete açılmıştır.
Yıldız sarayı; Beşiktaş’la Ortaköy arasındaki yamaçlar üzerinde çeşitli dönem ve üslüplara ait yapılardan oluşmuştur. I.Ahmet’in yaptırdığı köşkle başlayan yapılaşma sonraki dönemlerde de devam etmiştir. 18.yy’da III.Selim’in annesi Mihrişah sultan için yapılan kasırdan sonra bölge “yıldız” adıyla anılmaya başlamıştır. II.Mahmut’un güreş oyunları ve ok atışlarını seyir için geldiği bu bahçeye Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz birçok yapı yaptırmıştır.
1877’de sultan II.Abdülhamid’in buraya taşınmasıyla”yıldız sarayıhümayunu” denilen saray,asıl ününü Abdülhamitle birlikte kazanmıştır.çeşitli amaçlarla kullanılan yapıları,tiyatrosu,bahçeleri ile gezi alanı kapsayan yıldız sarayı Abdülhamit döneminde binlerce kişinin kişinin yaşadığı bir şehir gibi adeta... Şehir müzesi olarak yeni bir işlev kazanan güzel sanatlar binası’nın II.Abdülhamid’in saltanat yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.
Yıldız sarayı cumhuriyet’ten sonra uzunca bir dönem Harp akademileri tarafından kullanılmış,1978 yılında kültür bakanlığına devredilmiştir.1987 yılında “Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir belediyesi arasında yapılan protokol gereği:güzel sanatlar binası.1999 yıllığına müze olarak kullanılmak üzere;İstanbul Büyükşehir belediyesi’ne tahsis edilmiştir.19.yy’ın ikinci yarısına tarihlenen dikdörtgen planlı yapı iki katlı olup 640m2 dir.
Hasbahçe’ye cepheli müze’ye sarayın II.avlusundaki görkemli kapısından girilir.
Müze tarihsel ve etnoğraf nitelikli koleksiyon malzeme ve tür olarak oldukça zengindir. 1.kat girişte 1320(1902) tarihli Sultan Hamit tuğralı mermer çeşme aynası,merdivenlerden inişte ise;şehremaneti yazılı 1930 (1914) tarihli mermer levha bulunmaktadır.
1.kat sergi salonu
Duvarlarda: Osmanllı ve Cumhuriyet Dönemi resim sanatının uslüp ve kuşak olarak en önemli temsilcilerine ait eserler yer almaktadır.bunlar arasında: Mustafa kulları,Halil paşa,meşrur izzet,şerif ferid,sami Bayar,hikmet onat,şevket dağ,feyhaman Duran,İbrahim Çallı,Şefik Bursalı,Elif Naci,Vecih Bereketoğlu,Hakkı Anlı,Ziya Keseroğlu,Hamit Görele,Kemal Zeren,Ferruh Başağa,Bedri Rahmi Eyüboğlu ile İstanbul’u oryantalist uslüpta betimlemiş olan;Henri Mallan,prieur Bardin ve civanian bulunmaktadır.
Vitrinlerde;19.yüzyıl’da II.Abdülhamid’in emriyle kurulan ve yalnız saray için üretim yapan yıldız çini fabrikası ününü,çiçek,meyve,manzara desenli tabak,pano ve vazolar,yine 19.yüzyıldan Beykoz camlar,eseri-i İstanbul porselenleri eyüp seramikler,gümüş,tombak,mercan,fildişi,sedef süs ve kullanım eşyaları hamail ve muskalıklar 18.ve19.yüzyıla ait tophane ise lüleler,ölçü ve tartı aletleri,dirhemler,saray takımı, nargileler,tesbih koleksiyonu,16.yüzyıldan örneğine az rastlanır.bir çini kandil ve harf sanatı içinde ayrı bir yere sahip olan yazı resimlere ait örnekler görülmektedir.
II..Kat sergi salonu
Bu katta daha çok geleneksel sanat ve zenaatlere ait eserler ile bunların yapımında kullanılan araç ve gereçler sergilenmektedir.
Holde ressam Mustafa Nuri’nin 1314 (1896)tarihli “Evler ve Tekke”isimli tablosu,19.yüzyıla ait büyük boyutlu bir Çanakkale mangal bulunmaktadır.
Duvarlarda;Fatih I.Mahmut ve III.Osman tuğralı fermanlar,harf sanatının ünlü ustaları;Mustafa izzet,Mahmut celaleddin,Mahmut cemaleddin,Mehmet raşid,Şefik sami efendi,son tuğrakeş İsmail hakkı altunbezer,Hamit aytaç,ve sultan Abdülmecit’e ait sülüs,celi,tabak,yazı levhaları,hiyeler,18.19.yüzyıla ait çatma ve ipekli dokuma kumaşlar...
Vitrinlerde;18.19.yüzyıla tarihlenen yazı takımları,hokka tulum, divid, kalemtıraş,kağıt makasları,m..ve mühreler necef akik,gümüş,fildişi mühürler, pirinç,tombak,bakır alemler,buhardan şamdan,kandil ve fenerler;kahve takımları, fincan ve zarflar,boğa,kemik,ahşap ve maden kaşıklar,kazaz işi kemerler,berber takımlar 19-20.yüzyıl başlarına ait cilt kalıpları iletarikat sembolü bazı eserler ayrıca tepedelenli Ali Paşa’ya yemek sahanları ile Pertevniyal Valde Sultan’a şerbet güğümü ve taşları bulunmaktadır.
Şehir müzesinde sergileme alanlarının yetersizliği nedeniyle zengin koleksiyonun en seçkin örnekleri sergilenmektedir. koleksiyonda bulunan diğer eserler (tarikat eşyaları,temaşa sanatı örnekleri,nazarlıklar,çeşitli esnaf aletleri,v.s)düzenlenen geçici sergilerde tanıtılmaktadır.
DOLMABAHÇE SARAYI MÜZESİ
Beşiktaş İlçesi’nde, sarayla aynı adı taşıyan cadde üzerinde yer alır. Sultan Abdülmecid tarafında yaptırılan sarayın mimarları Garabet ve Nigogos Balyan’dır. 1846 yılında inşasına başlanan saray ancak 1856 yılında tamamlanabilmiştir. Beşiktaş’ta Dolmabahçe Caddesi ile Boğaz arasında, 250.000 m2’lik bir alan üzerine kurulan saray ve önemli müştemilat binaları deniz doldurularak inşa edilmiştir.
Saray bugün bir ana yapı ile Veliaht Dairesi, Mefruşat ve Muhafızlar Dairesi, Hareket Köşkleri, Camlı Köşk ve diğer küçük pavyonlardan oluşmaktadır. 8 büyük salonu ve 200 odası bulunmaktadır. Dolmabahçe Sarayı’nın kara tarafında iki ana ve yedi yan, deniz tarafında ise beş kapısı vardır. Kara tarafındaki iki anıtsal kapıdan biri Hazine Kapısı diğeri Merasim (Saltanat) Kapısı’dır.
Saray bahçeleri dört bölümde düzenlenmiştir. Ana yapı resmi daire (Mabeyn-i Hümayun), Müzayede Salonu ve Hususi Daire adlarıyla anılan 3 bölümden meydana gelmiştir. Sarayın ana cephesi denize bakmaktadır. Resmi Daire iki katlıdır. Üst katında bulunan Süfera (Elçiler) Salonu, Dolmabahçe Sarayı’nın en görkemli mekanlarından biridir. Hünkar Hamamı, Resmi Daire’den Müzayede Salonu’na kadar olan alanda yer alır.
Muayede Salonu, Resmi ve Hususi Dairelein ortasında, anıtsal bir kütle olarak yükselir. Kareye yakın bir zeminin üzerinde, içeriden kubbe ile, dışarıdan ise çatıyla örtülü bir binadır. Zengin bezemelerle süslüdür.
Hususi Daire, Hünkar Dairesi ve haremden oluşmaktadır. Harem, büyük ortak mekanlar ve kapalı özel dairelerden ibaret sade bir bölümdür. Hünkar Daiesinde iki büyük salon vardır. Bunlar, törenlerin yapıldığı “Mavi Salon” ve büyük aynalarla, denize bakan geniş retası ile donanmış “Pembe Salon” lardır.
Dolmabahçe Sarayı dönemin en seçkin eşyaları ve görkemli ürünleri ile döşenmiştir. Başlangıçta Beşiktaş Saray-ı Hümayunu adı ile anılan Dolmabahçe Sarayı’nın ayrı pavyonlar halinde Gümüşsuyu ve Maçka eteklerine yerleşmiş olan tiyatro, İstabl-ı Amire, Atiyye-i Seniye Ambarları, eczane, fodla fırınları, un fabrikası gibi ekleri zaman içinde ortadan kalkmıştır.
Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
FLORENCE NIGHTINGALE MÜZESİ
Kırım Savaşı sırasında Askeri Hastane haline getirilen ve İngiliz Hemşire Florence Nightingale’in de görev aldığı tarihi Selimiye Kışlası’nın kuzeybatı köşesindeki kulenin bir bölümü müze olarak düzenlenmiştir.
Florence Nightingale’in eşyaları, fotoğrafları, elinden hiç eksik etmediği lambası, madalyaları ve Sultan Abdülmecid’in hediye ettiği bilezik müzede teşhir edilmektedir.
KARİYE CAMİİ
Bugünkü bina Khora Manastırı’na ait bir kilise olarak inşa edilmiştir. Manastırın 8.yüzyılda varolduğu kesin olarak bilinmekle birlikte manastırın 4.yüzyılda yapıldığını ileri sürenlerde vardır. Daha sonra Sadrazam Hadım Atik Ali Paşa mozaik resimlerini bir sıva ile örttürerek ve minare ekleyerek 1511 yılında camiye çevirmiştir. 1948 yılında ise cami müze haline getirilmiştir. 1947- 1952 yılları arasında Amerikalılar tarafından eski değerli mozaikler ve freskler, üzerindeki sıvaların açılmasıyla ortaya çıkarılmıştır.
Tavan ve duvarların Hz. İsa ve Meryem’i tasvir eden çok değerli mozaikler bulunmaktadır.
ASKERİ MÜZE
Müzenin çekirdeğini Aya İrini’den getirilen silah ve eşyalar oluşturmuştur. İstanbul’un fethinden Sultan III. Ahmed dönemine kadar her türlü silah Ayasofya Camii’nin akasındaki Aya İrini Kilisesi’nde korunmuştu. Bu depo 1726’da Sultan III. Ahmed’in emriyle gezilebilecek bir biçimde düzenlendi. Daha sonra burası 1826 yılında gerçek anlamda bir müze haline getirildi. II. Dünya Savaşının başlamasıyla güvenliğini sağlamak için 1940 yılında Niğde’ye taşındı. Savaştan sonra bu silahlar tekrar İstanbul’a Maçka Silahhanesine getirildi.
1955 yılında ise müze bugünkü yeri olan Harbiye Kışlasının jimlastikhanesine nakledildi. Bu binanın restorasyonu 1959 yılında tamamlanarak, müze haline getirildi. Fakat yetersiz kalan bina yeniden restore edildi ve bir bölümü 1986’da tamamı ise 1993 yılında hizmete açıldı.
Müzenin zengin kolleksiyonunda; Osmanlı ordusunun her dönemine ait kıyafetler, ok ve yaydan çakmaklı tüfeklere kadar çeşitli silahlar, mühürler, zırhlar, padişah çadırı (otağ-ı hümayun), padişah kılıçları, sancaklar, Harbiye Nazırlarına ait fotoğraflar, Bizans Süvari Sancağı, Selçuklular’dan Cumhuriyet’e kadar kullanılmış çeşitli savaş eşyaları, Bizanslılar’ın Haliç’i kapattıkları zincir gibi çok sayıda ilginç eşya bulunmaktadır.
Müzenin açık olduğu günlerde saat 15.00 - 16.00 arasında Mehter Takımı konser de vermektedir.
M. RAHMİ KOÇ TEKNOLOJİ MÜZESİ
Haliç’in kenarında, Osmanlı donanmasının dökümhanesi olarak kullanılan bir binada hizmet vermektedir. Müzede sınai ve teknolojik ürünler, modeller, resimler ve gravürler sergilenmektedir. Ayrıca müze içinde bir de kafeterya ziyaretçilere hizmet vermektedir.
MOZAİK MÜZESİ
Müze, Bizans’tan kalan Büyük Saray’ın kalıntıları ile Sultan Ahmed Külliyesi’nin arstasının bir kısmı üzerine kurulmuştur. Büyük Saray’dan günümüze ulaşan mozaiklerin yanı sıra, İstanbul ve çevresinde bulunan bir kısım mozaikler bu müzede sergilenmektedir.
ADAM MICKIEWICZ MÜZESİ
Polonya’lı özgürlük şairi Adam Mickiewicz’in hayatının son yıllarını geçirdiği ve 1855’te öldüğü Tarlabaşı’ndaki evi 1955’te müze haline getirilmiştir. Ölümünün 100. Yıldönümü olan 1955 yılında Polonya Kültür ve Sanat Bakanlığı ile işbirliği yapılarak, ev müzeye dönüştürülmüştür.
Müzede Mickiewicz’in hayatı ve eserleri ile ilgili bilgi ve belgeler, şairin İstanbul’da geçirdiği yıllara ait fotoğraflar ve Polonya özgürlük mücadelesine ait belge ve fotoğraflar bulunmaktadır. Binanın bodrum katında ise mezarı Krakow’da bulunan Mickiewicz’e ait sembolik bir mezar vardır.
YEREBATAN SARNICI MÜZESİ
Sultanahmet’te, Ayasofya - Gülhane Parkı yönünde sol taraftadır. “Yerebatan Sarayı” olarak da anılır. Yaklaşık 540 yılında Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından yaptırılmıştır. Kayalık bir arazinin oyulması ile yeraltında elde edilen alan, 300’den fazla sütun ile desteklenmiş ve burası şehre su temin eden en öenmli su haznesi olmuştur.
En son olarak 1985-1988 yılları arasında İstanbul Belediyesi tarafından temizlenmiş ve tamir edilmiş bulunan sarnıç, günümüzde ziyarete açıktır. Büyüleyici ve egzotik ortamıyla sarnıç, Sultanahmet’e gelen ziyaretçiler uğranılmadan geçilemeyecek bir mekandır.
TÜRK VAKIF HAT SANATLARI MÜZESİ
Birçok ünlü hattata ve hattat padişahlarına ait hatlar, levhalar, tuğralar ve Kur’anlar türlerine göre taslif edilmiş olarak medresenin küçük odalarında sergilenmektedir.
KARİKATÜR VE MİZAH ESERLERİ MÜZESİ
1975 Yılında Karikatürcüler Derneği’nin girişimleri ile Tepebaşı’nda açılan Karikatür Müzesi 1980 yılında kapatılmıştır. 1989 yılında yine Derneğin girişimleri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Gazanfer Ağa Medresesi’ni onararak Karikatür ve Mizah olarak hizmete açmıştır.
Karikatür sanatına ait çeşitli belge ve özgün yapıtlar, Türkiye ve dünyada yayınlanan karikatür ve mizah dergilerinden seçmeler müzenin kolleksiyonları arasında bulunmaktadır. Ayrıca müze bünyesinde sergileme alanları ve dileyen herkese açık olan baskı atölyeleri bulunmaktadır.
DİVAN EDEBİYATI MÜZESİ
Müze İstanbul’un en eski ve büyük mevlevihanesi olan Galata Mevlevihanesi’nde bulunmaktadır. Yapılışından dergahların kapatılışına kadar mevlevihane olarak kullanılan bina, 1975 yılında müzeye dönüştürülmüştür.
Müzede müzik aletleri, mevlevi kıyafetleri, tarikat taçları, değerli8 eşyaları sergilenmektedir. Ayrıca müzede zaman zaman sema gösterileri, Klasik Türk Müziği Konserleri ve konferanslar da düzenlenmektedir.
RESİM VE HEYKEL MÜZESİ
Dolmabahçe Saryı’nın Veliaht Dairesi’nde 10 Eylül 1937 ‘de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) bağlı olarak açılan müze, Atatürk’ün meriyle kurulmuştur.
Başlangıçta Dolmabahçe Sarayı’ndan ,bakanlıklardan,çeşitli resim kuruluşlarından alınan resimler,Halil Edhem Eldem’in Elvah-ı Naşiye Kolleksiyonu adlı yapıtında ve 1936’da akadamide düzenlenen 50 yıllık Türk Resim ve Heykel Sergisi’nde yer alan yapıtlarla oluşturulan müze, bugün Türk Resim Sanatı’yla ilgili en kapsamlı kolleksiyonu barındırır. Müzede heykel, sermak ve özgün baskılar da yer almasına karşılık, ağırlık resimlerdir. Yapıtlardan bir bölümü Ankara ve İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzeleriyle Anadolu’nun çeşitli kentlerinde açılan devlet galerilerinde de sergilenmiştir. Süreli sergilerin açıldığı müzede ayrıca; bir resim onarım atölyesi vardır. Müzede yıl boyunca kısa süreli resim kursları da açılmaktadır.
Dönemlere göre sınıflandırılarak 20 ayrı salonda sergilenmekte olan mğzede ayrıca Bonnard, Pablo Picasso, Albert, Marquet, Andre Derain, Raoul Dufy, Maurice Utrillo, Henri
Matisse ve A. Dunoyer de Sagonsac gibi bazı Batılı Santçıların resim ve özgün baskıları da bulunmaktadır.
ESKİ ŞARK ESERLERİ MÜZESİ
Arkeoloji Müzelerine bağlıdır. Halil Eldem Bey tarafından 1917 yılında düzenlenerek hizmete açılmıştır.
Eski Mezopotamya, Yunan öncesi Anadolu, Eski Mısır ve İslamiyet öncesi Arabistan Kültürüne ait 15.000 kadar arkeolojik eser sergilenmektedir. Binanın giriş merdiveninin iki yanında M.Ö. IX.yüzyıla ait Zincirli’de bulunmuş iki aslan heykeli yer alır. Salonlarda sırasıyla; Asur, Sümer, Akat, Babil ve Part uygarlıklarına ait eserler, Eski Mısır eserleri, İslamiyet öncasi Arabistan eserleri ve çivi yazılı belgeler kolleksiyonu sergilenmektedir.
TÜRK İSLAM ESERLERİ MÜZESİ
İlk olarak 1914 yılında Süleymaniye Külliyesi’nin Darü
Müzede, Abbasilere, Memluklara, Selçuklulara ve Osmanlılara ait seramikler, cam kandiller, duvar çinileri, alçı kabartmalar, Selçuklu ve Osmanlılara ait halı ve Yörük Kilimleri, gümüş işlemeler, cenaze kemerleri, murassa eserler, sedef kakmalı rahleler, işlemeli bakır taşalr, sorguçlar, süs eşyaları, Kabe’nin anahtarı, değerli taşlarla süslü kandil ve şamdanlar, Sultan Yıldırım Beyazıt ile Sultan II. Selim’e ait büyük ustalık eseri hırkalar, Pertevniyal Sultan’a ait ibrik, Kafkas halıları, kaplar, çekmeceler, işlemeli kapılar, çok değerli el yazması Kur’an ve şahnameler, minyatürler, ciltler, yazı aletleri, Osmanlı Padişahlarına ait muhtelif fermanlar; sütun başlıkları, mezar taşları, kitabeler, tuğralar sergilenmektedir.
DENİZ MÜZESİ
Beşiktaş İskelesi karşısında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı denizcilikle ilgili eşya ve bilgilerin saklandığı müzedir.
İlk deniz müzesi Kasımpaşa’da kurulmasına rağmen İkinci Dünya Savaşı esnasında deniz arşivinin Konya’ ya nakli kararlaştırılınca müzedeki eşyalarda Anadolu’ya taşınmıştır. Savaştan sonra müze tekrar Kasımpaşa’da ziyarete açılmış 1949’da ise Dolmabahçe Camii’ne nakledilmiştir. 1960 yılında bugünkü binasında faaliyete geçmiştir.
Müzede eski denizci kıyafetleri, donanma model ve maketleri, denizcilik tarihiyle ilgili resimler mevcuttur. Ayrıca Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında kullanılan bazı gemilere ait malzemelerle hatıralar, bazı deniz kazaları ve şehitlerine ait resimler, el bombası, torpido, tüfek gibi savaş aletleriyle birkaç donanma komutanının maketleri sergilenmektedir. Müzenin, saltanat kayıklarının sergilendiği bölümde yer alan Sultan 4. Mehmed’e ait saltanat kadırgası günümüze kadar korunagelmiş olanların en eskisidir. Müzenin avlusunda da değişik zamanlara ait çeşitli büyüklükte toplar ile İkinci Dünya Savaşı’nda kıyılarımızda batan Alman Zırhlısının bir bölümü bulunmaktadır.
BASIN MÜZESİ
Müze binası aynı zamanda 1871 yılında açılan Darülfünun’un ilk binasıdır. Restore edilen bina 1988 yılında Basın Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Müzede Türk matbaacılığının kurucusu İbrahim Müteferrika’dan günümüze kadar Türk basınına ilişkin bilgi ve malzemeler sergilenmektedir.
RUMELİ HİSARI MÜZESİ
Boğaz’ın Rumeli yakasında, hisarla aynı ismi taşıyan semttedir. İstanbul’un fethi için hazırlıklar yapılırken, Boğaz’dan Bizans’a gelebilecek yardımları engelleyebilmek maksadıyla, 1452 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Hisar, Boğaz’ın en dar yerinde ve Anadolu Hisarı’nın karşısında yer almaktadır. Bu iki hisara yerleştirilen toplar sayesinde Boğaz tamamen gemilerin geçişine kapatılmıştır.
Yerden yükseklikleri yaklaşık 30 m. olan üç kuleye sahip hisarın duvarlarının kalınlığı bazı kısımlarda 3 m.bazı yerlerde ise 5 m.’ye ulaşmaktadır. Surların uzunluğu kuzeyden güneye 250 m., doğudan batıya 125 m. dir. Fetihten bir müddet sonra savunma açısından önemi kalmayan hisar, idam mahkumu Yeniçerilerin cezalarının infaz edildiği, bazı devlet adamlarının ve yabancı temsilcilerin hapsedildiği bir zindan olarak kullanılmıştır. Son olarak 1953 yılında onarılan ve içine bir de açık hava tiyatrosu eklenen hisar, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
SADBERK HANIM MÜZESİ
Türkiye’nin ilk özel müzesidir. Boğaz’da tarihi bir yalının içerisinde, M.Ö. 6000 yıllarından başlayarak Hitit, Frig, Urartu, Miken, Helenistik çağ, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı dönemlerine ait objeler, çini ve seramikler, giyim-kuşam eşyaları ve hat örnekleri sergilenmektedir.
TANZİMAT MÜZESİ
1952 yılında Ihlamur Kasrı’nda açılmış olan müze, 1969 yılında Yıldız Parkı içinde bulunan Çadır Köşkü’ne, 1983 yılında ise Tanzimat Fermanı’nın okunduğu Gülhane Parkı içindeki binasına taşınmıştır. 1839-1876 yılları arasındaki Batılılaşma hareketlerine ait belge ve eşyalar sergilenmektedir.
TEKFUR SARAYI MÜZESİ
Edinekapı ile Eğrikapı arasında, surların yanındadır. Bizans’tan günümüze ulaşabilen yegane saray olması ve Bizans’ın sivil mimari tarzını yansıtması nedeniyle, sadece İstanbul için değil, dünya sanat tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Saray’ın kaç yılında ve kim tarafından yaptırıldığı henüz tam olarak bilinmemektedir. Fakat etrafındaki kalıntılarından anlaşılmaktadır ki, bugün Tekfur Sarayı olarak isimlendirdiğimiz yapı müstakil bir saray değil, daha büyük bir sarayın kısımlarından biridir.
Günümüzde Tekfur Sarayı üç katlı ve çatısız bir haldedir. 16. yüzyılda üzeri çatıyla kaplı olan bu sarayın, 17. yüzyılın sonlarına gelindiğinde çatısı yok olmuştur. 20. yüzyılın başlarında tamamen harap durumda olan yapı 1955-1970 yılları arasında tamir görmüştür.
TOPKAPI SARAYI MÜZESİ
Topkapı Sarayı’nın hangi yılda başladığı tam olarak bilinmemekle birlikte, 1460’lı yılların içerisinde olduğuna dair birçok kaynak vardır. Topkapı Sarayı belirli bir plana göre bir kerede inşa edilmiş ve bitirilmiş bir yapı değildir. Canlı bir organizma gibi sürekli büyümüş ve değişmiştir. Bu değişim; ya ihtiyaçtan ötürü yeni binaların eklenmesi ile ya da yangın ve diğer nedenlerle tahrip olan eskilerin yerine yeni binaların yapılması biçiminde olmuştur. Hatta Dolmabahçe sarayı’nı yaptırarak Topkapı Sarayı’nı tamamen terkeden Sultan Abdülmecid zamanında bile Mecidiye Köşkü yaptırılmıştır.
Sarayda padişahların ikameti için yapılmış köşklerle Harem dairesi dışında, sarayı muhafaza eden askerler için koğuşlar, saray sakinleri çok büyük bir mutfak, saray çalışanlarının barınacağı yatakhaneler, Divan toplantılarının yapıldığı Kubbealtı, Hz. Peygamber ve Halifelere ait eşyaların saklandığı Hırka-i Saadet Dairesi, Gülhane Hastenesi, Sultan III. Ahmed Kütüphanesi, Enderun Mektebi, Hazine Dairesi, padişahın atları için bir ahır, bir dönem silah deposu olarak da kullanılan Aya İrini Kilisesi gibi bir çok yapı yer alır.
Topkapı Sarayı 19. yy’ın ortalarına doğru terkedilmiş ve devletin merkezi olma işlevini yitirmiştir. Bundan sonra bakımsızlıktan ötürü tahrip olmaya başlamış ve hatta 1870 yılında dış bahçesinden demiryolu bile geçirilmiştir. Saray 1924 yılında müzeye dönüştürülmüştür.
Günümüzde Hazine Dairesi binasında saray kolleksiyonuna ait silahlar sergilenmektedir. Bu silahlar 7.-20. yüzyıllar arasına aittir. Sarayın Hasahır’ında ise saraya ait at koşum takımları ve saltanat arabaları teşhir edilmektedir. Sarayda kullanılan seramik, porselen, cam ve metal mutfak eşyaları ise sarayın mutfaklarında, ziyaretçilere açıktır. Hırka-i Saadet dairesinde Kutsal Emanetler ismi verilen ve Peygamber ile bazı Halifelere ait eşyalar bulunmaktadır. Fatih Köşkü’nde ise Osmanlı hazinesi teşhir edilmektedir. Sergilenen parçalar arasında Kaşıkçı Elması, Topkapı Hançeri ve 4 taht en önemlileridir.
Padişahlara ait günlük ve tören elbiseleri de Seferli Koğuşu’nda ziyarete açılmıştır. Ayrıca Harem ile padişahlara ait köşkler de müzenin görülmesi gereken diğer kısımlarıdır.
YAPI KREDİ VEDAT NEDİM TÖR MÜZESİ
Yapı Kredi Bankası tarafından açılan müzede el yazmaları, baskı kumaşlar, seccadeler, karagöz kuklaları ve etnografik diğer eserler yer almaktadır. Müze özel konularla ilgili sergiler de düzenlemektedir.
YEDİKULE HİSARI MÜZESİ
Kara surlarının Marmara’yla birleştiği yere yakın ve adını hisardan alan semttedir. Yedikule Hisarı, Bizans İmparatorlarının savaş dönüşlerinde kente girdikleri Altın Kapı’nın hemen arkasında, Fatih Sultan Mehmed tarafından inşa ettrilmiş bir iç kaledir.
Hisar inşa edilirken, daha önceden var olan Bizans Surlarına ait kuleye 3 yeni kule daha eklenmiş ve beşgen şeklinde, yedi kuleli bir iç kale elde edilmiştir. Bu hisar hem Sultan III. Murad zamanına kadar (1574-1595) Osmanlı devlet hazinesinin ve devlet evrakının muhafaza edildiği, hem de önemli yerli ve yabancı mahkumların tutulduğu bir yer olarak kullanılmıştır. Yedikule Zindanları’ında Sultan II. Osman, Trabzon Rum İmparatoru David Kommenos ve oğulları, son Abbasi Halifesi IV. Mütevekkil ve Kırım Hanı Mehmed Giray’da dahil bir çok yerli ve yabancı devlet adamı tutuklu kalmıştır.
Son olarak 1959’da restore edilen hisar, günümüzde, içinde şenlik ve konserlerin de düzenlendiği bir müze olarak kullanılmaktadır.
YILDIZ SARAYI MÜZESİ
Yıldız Sarayı Beşiktaş’la Ortaköy semtleri arsında yer alan yaklaşık 500.000 m2’lik bir korunun içindeki köşk, kasır, yönetim ve servis binalarından oluşur. Saray adını Sultan II. Mahmud’un bu koruda yaptırdığı köşkten alır. Bu köşkü oğlu Abdülmecid döşemiş ve Yıldız adlı gözdesini yerleştirmiştir. Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem Sultan 1842’de Kasrı Dilkuşa isimli bir köşk yaptırarak Yıldız Sarayı’nın büyümesini sağlamıştır. Sultan Abdülaziz devresinde ise Malta, Çadır ve Çit köşkleri inşa edilmiştir. Fakat saray esas Sultan Abdülhamid döneminde çok gelişmiştir. Sultan Abdülhamid’in devamlı kullandığı bu saray, bir taraftan fiziksel olarak sürekli büyürken diğer taraftan da Osmanlı siyasi tarihindeki en tartışmalı evrenin içinde yaşandığı mekan olacaktır.
Yıldız’da yer alan bütün binalar etrafı yüksek duvarlarla çevrili korunun kuzey ucunda toplanmış ve sıralar halinde dizilmiştir. Büyük Mabeyn, Harem, Çit Kasrı, Şale Köşkü, Saray Tiyatrosu, Silahhane ve Set Kasrı, Hasbahçe’de bulunur. Korunun geri kalan bölümü Dışbahçe’yi oluşturur. Bugün Yıldız Parkı adı ile halka açık olan bu bahçede Çadır ve Malta Köşkleri ve Yıldız Porselen Fabrikası bulunmaktadır. Yıldız Sarayı’nın bazı yapıları bugün çeşitli kurumlarca kullanılmakta, Silahhane’de büyük sergiler düzenlenmekte, onarılan tiyatroda gösteriler yapılmaktadır. Malta Köşkü Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından onarılıp turizm amaçlı olarak hizmete sokulmuştur.
Saraya çini ve vazo yapan Yıldız Porselen Fabrikası üretimini sürdürmektedir. Usta bir marangoz olan Abdülhamid’in marangozhanesi de sergi salonu ve Şehir Müzesi olarak düzenlenmiştir.